İran'ın dünü ve bugünü
3 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
yelda- Genel Moderatör
- Mesaj Sayısı : 2243
Nereden Katılıyor? : İstanbul Avrupa Yakası
Kayıt tarihi : 02/07/07
Geri: İran'ın dünü ve bugünü
Yelda Hanım videoyu izlemedim. Lakin İran'ın tarihini ve geçmişini iyi bilirim. Soyca bir Türkmen olan ve ****** hayranı olan Şah Rıza Pehlevi döneminde İran modern ve Laik bir ülke idi. Ancak bizim kendimize sormamız gereken soru İran'mı oluyoruz? Yoksa İran dahimi olamıyoruz? vs. şeklinde olmalıdır...
İran iki yılı aşkın süredir gerek kendi topraklarında gerekse Kuzey Irak’ta kürt terör örgütüne karşı en sert müdahaleleri hiçbir ülkenin istihbaratını kullanmadan gerçekleştirmiştir.
ABD Yeşil Kuşak Projesinden vazgeçip BOP çerçevesinde hareket etmeye başladığında tek ve öncül hedefi Türkiye-İran-Irak ve Suriye sınırları içerisinde Büyük Kürdistan’ı kurmaktı. Bunun için yıllardır ezilen ülkeleri birbirine düşman eden stratejisini bir ileri aşamaya taşıma kararı aldı. Türkiye 1984’den 1997 yılına PKK ile savaşırken, PKK’yı başta ABD olmak üzere İran ve Suriye desteklemişti. Hatta örgütün yönetsel faaliyetleri Suriye’den, eylemsel faaliyetleri İran’dan yapılır hale gelmişti.
Bunun böyle olmasının en büyük nedeni ABD ezilen uluslar arasındaki çelişkileri artıracak politikaları Ortadoğu’da uygulamasıydı. Türkiye-İran arasında rejim farklılığı sorunu, Türkiye-Suriye arasında su sorunu, Irak-İran arasında Şattü-l Arap sorunu, Suriye-İran arasında Fars-Arap iktidarlığı sorununu kaşıyarak bu ülkeleri birbirine düşman eden hatta birbirleriyle yıllardır savaştıran emperyalizm bu bölgede istinasız bu üç ulusun aksine hep Kürtleri destekleyerek büyümesini sağladı.
Ortadoğu’nun ezilen üç ulusu Araplar, Türkler ve Farslar emperyalizmin bu oyununa gelerek birbirlerine karşı kendilerini konumlamaktan çekinmeyerek kısa vadeli hedefler için başlarına daha büyük sorunlar aşmışlardır.
Bugün İran’da faaliyet gösteren PJAK bunun en güzel örneğidir. İran 1974 yılında Irak’la olan yapay sınır sorunlarından dolayı Irak’ın yumuşak karnı olan Kürtlerle temas kurarak ilk hatasını yapmıştır. Barzani’nin partisi KDP’nin kuruluşuna tam destek olmuş, arkasından KDP’nin Irak’a karşı konumlanmasını sağlamış, İran-Irak savaşında Kürt aşiretlerini kışkırtarak Irak’ın üzerine salmış, yine savaşta Irak’tan kaçan Kürtleri kendi ülkesine alarak Kürtlerin İran içerisinde hareket etmesini sağlamıştır.
Yine 1990’lardan itibaren Türkiye’ye karşı PKK’yı destekleyerek Kürtlerin İran’da siyasi taban yaratmasına olanak kılmıştır.
Burada dikkat çeken bir başka gerçekte İran ve Türkiye’nin aynı anda KDP’ye destek olmasıdır. Yani Türkler Araplara karşı, Farslar Türklere karşı ve Araplarda Türkleri karşı hep Kürtleri desteklemesi başta PKK olmak üzere Barzani ve Talabani’nin güçlenmesini sağlamıştır.
1997 yılı sadece Türkiye için değil bütün Ortadoğu için milattır. 28 Şubat kararları Ortadoğu’da dengeleri ezilenler lehine altüst eden bir süreci doğurmuştur. Türkiye de ABD yanlısı şeriatçı iktidar devrilirken, ABD’ye rağmen PKK karşısında kararlı duruş örgütü önce Suriye’den çıkarmış, arkasından İran rejim farklılığı sorunlarında yeni mevzi kazınamayacağını anladığı için PKK’ya destek olmaktan vazgeçmiştir.
Karadayı-Kıvrıkoğlu komutasındaki Türk Ordusu’nun ABD’ye rest çekmesi anlamına gelen 28 Şubat süreci sıradan bir rejim kaygısı taşıyan atak değil artık Ortadoğu’da yeşil kuşak projesinin iflas ettiğini ispatlayan karşı duruş anlamına gelmektedir.
Bunun üzerine ABD, BOP’u devreye sokarak Kürtleri güçlendirmeye çalışmış ve PKK’yı sadece Türkiye’ye karşı değil İran ve Suriye’ye karşı bir terör örgütü şeklinde görevlendirmiştir.
1997 yılında PKK ve ABD’nin ortaklaşa kurdukları Özgür Yaşam Partisi (PJAK), İran’da faaliyet göstermeye başlamış daha sonra “Doğu Kürdistan Güçleri” (HRK) adlı sözde gerilla örgütüyle İran’a karşı silahlı mücadeleye başlamıştır.
Örgütün kurucusu 2006’da İran ordusu tarafından öldürülen, Osman Öcalan’ın kayınpederi İsmail Socai’dir. Örgütün eylem ve örgütlenme stratejisi PKK ile birebir aynıdır. Zaten PKK’lı militanlar İran’da faaliyet göstermesiyle adı PJAK olmuştur. Örgütün temel stratejisi Türkiye’de PKK’nın, Irak’ta KDP ve KYP’nin başlattıkları bölme planını İran’da gerçekleştirmek ve bunları daha sonra Büyük Kürdistan adı altında birleştirmektir.
PJAK kurulalı kısa bir süre olmasına rağmen İran’a karşı giriştiği mücadelede de 150’yi aşkın İran askerini öldürmüş, Yine Körfez Savaşı’nda İran’a sığınan Kürtler arasında örgütlenerek siyasi taban elde etmiştir. Zaten İran’ın Irak’la aynı hatayı tekrarlayarak yarı otonom Kürdistan eyaletini oluşturması bugün PJAK’ı uluslararası siyasi arenada KDP ile aynı konuma taşıyor.
Bugün ABD’nin İran saldırısı öncesi PJAK’la temas halinde olduğunu itiraf etmesi, kendilerine biçilen ebedi işbirlikçilik rolünün en büyük göstergesidir. Ortadoğu’da taşlar yerine oturmaktadır. Kürtler işbirlikçidir. Fars-Arap-Türk ulusu ise aslında ezilen milletlerdir.
Kürt bölücülüğünün sadece Türkiye için değil bütün Ortadoğu için bir tehdit unsuru taşıdığını görerek mücadele hattını Kürt bölücülüğü eksenine taşımak İran’la ortak mücadele zemini yaratır. Bunun için her türlü faşizme karşı, ezilen ulusların emperyalizme karşı vereceği ortak mücadele zeminini yaratmak öncül görev olmalıdır.
İran iki yılı aşkın süredir gerek kendi topraklarında gerekse Kuzey Irak’ta kürt terör örgütüne karşı en sert müdahaleleri hiçbir ülkenin istihbaratını kullanmadan gerçekleştirmiştir.
ABD Yeşil Kuşak Projesinden vazgeçip BOP çerçevesinde hareket etmeye başladığında tek ve öncül hedefi Türkiye-İran-Irak ve Suriye sınırları içerisinde Büyük Kürdistan’ı kurmaktı. Bunun için yıllardır ezilen ülkeleri birbirine düşman eden stratejisini bir ileri aşamaya taşıma kararı aldı. Türkiye 1984’den 1997 yılına PKK ile savaşırken, PKK’yı başta ABD olmak üzere İran ve Suriye desteklemişti. Hatta örgütün yönetsel faaliyetleri Suriye’den, eylemsel faaliyetleri İran’dan yapılır hale gelmişti.
Bunun böyle olmasının en büyük nedeni ABD ezilen uluslar arasındaki çelişkileri artıracak politikaları Ortadoğu’da uygulamasıydı. Türkiye-İran arasında rejim farklılığı sorunu, Türkiye-Suriye arasında su sorunu, Irak-İran arasında Şattü-l Arap sorunu, Suriye-İran arasında Fars-Arap iktidarlığı sorununu kaşıyarak bu ülkeleri birbirine düşman eden hatta birbirleriyle yıllardır savaştıran emperyalizm bu bölgede istinasız bu üç ulusun aksine hep Kürtleri destekleyerek büyümesini sağladı.
Ortadoğu’nun ezilen üç ulusu Araplar, Türkler ve Farslar emperyalizmin bu oyununa gelerek birbirlerine karşı kendilerini konumlamaktan çekinmeyerek kısa vadeli hedefler için başlarına daha büyük sorunlar aşmışlardır.
Bugün İran’da faaliyet gösteren PJAK bunun en güzel örneğidir. İran 1974 yılında Irak’la olan yapay sınır sorunlarından dolayı Irak’ın yumuşak karnı olan Kürtlerle temas kurarak ilk hatasını yapmıştır. Barzani’nin partisi KDP’nin kuruluşuna tam destek olmuş, arkasından KDP’nin Irak’a karşı konumlanmasını sağlamış, İran-Irak savaşında Kürt aşiretlerini kışkırtarak Irak’ın üzerine salmış, yine savaşta Irak’tan kaçan Kürtleri kendi ülkesine alarak Kürtlerin İran içerisinde hareket etmesini sağlamıştır.
Yine 1990’lardan itibaren Türkiye’ye karşı PKK’yı destekleyerek Kürtlerin İran’da siyasi taban yaratmasına olanak kılmıştır.
Burada dikkat çeken bir başka gerçekte İran ve Türkiye’nin aynı anda KDP’ye destek olmasıdır. Yani Türkler Araplara karşı, Farslar Türklere karşı ve Araplarda Türkleri karşı hep Kürtleri desteklemesi başta PKK olmak üzere Barzani ve Talabani’nin güçlenmesini sağlamıştır.
1997 yılı sadece Türkiye için değil bütün Ortadoğu için milattır. 28 Şubat kararları Ortadoğu’da dengeleri ezilenler lehine altüst eden bir süreci doğurmuştur. Türkiye de ABD yanlısı şeriatçı iktidar devrilirken, ABD’ye rağmen PKK karşısında kararlı duruş örgütü önce Suriye’den çıkarmış, arkasından İran rejim farklılığı sorunlarında yeni mevzi kazınamayacağını anladığı için PKK’ya destek olmaktan vazgeçmiştir.
Karadayı-Kıvrıkoğlu komutasındaki Türk Ordusu’nun ABD’ye rest çekmesi anlamına gelen 28 Şubat süreci sıradan bir rejim kaygısı taşıyan atak değil artık Ortadoğu’da yeşil kuşak projesinin iflas ettiğini ispatlayan karşı duruş anlamına gelmektedir.
Bunun üzerine ABD, BOP’u devreye sokarak Kürtleri güçlendirmeye çalışmış ve PKK’yı sadece Türkiye’ye karşı değil İran ve Suriye’ye karşı bir terör örgütü şeklinde görevlendirmiştir.
1997 yılında PKK ve ABD’nin ortaklaşa kurdukları Özgür Yaşam Partisi (PJAK), İran’da faaliyet göstermeye başlamış daha sonra “Doğu Kürdistan Güçleri” (HRK) adlı sözde gerilla örgütüyle İran’a karşı silahlı mücadeleye başlamıştır.
Örgütün kurucusu 2006’da İran ordusu tarafından öldürülen, Osman Öcalan’ın kayınpederi İsmail Socai’dir. Örgütün eylem ve örgütlenme stratejisi PKK ile birebir aynıdır. Zaten PKK’lı militanlar İran’da faaliyet göstermesiyle adı PJAK olmuştur. Örgütün temel stratejisi Türkiye’de PKK’nın, Irak’ta KDP ve KYP’nin başlattıkları bölme planını İran’da gerçekleştirmek ve bunları daha sonra Büyük Kürdistan adı altında birleştirmektir.
PJAK kurulalı kısa bir süre olmasına rağmen İran’a karşı giriştiği mücadelede de 150’yi aşkın İran askerini öldürmüş, Yine Körfez Savaşı’nda İran’a sığınan Kürtler arasında örgütlenerek siyasi taban elde etmiştir. Zaten İran’ın Irak’la aynı hatayı tekrarlayarak yarı otonom Kürdistan eyaletini oluşturması bugün PJAK’ı uluslararası siyasi arenada KDP ile aynı konuma taşıyor.
Bugün ABD’nin İran saldırısı öncesi PJAK’la temas halinde olduğunu itiraf etmesi, kendilerine biçilen ebedi işbirlikçilik rolünün en büyük göstergesidir. Ortadoğu’da taşlar yerine oturmaktadır. Kürtler işbirlikçidir. Fars-Arap-Türk ulusu ise aslında ezilen milletlerdir.
Kürt bölücülüğünün sadece Türkiye için değil bütün Ortadoğu için bir tehdit unsuru taşıdığını görerek mücadele hattını Kürt bölücülüğü eksenine taşımak İran’la ortak mücadele zemini yaratır. Bunun için her türlü faşizme karşı, ezilen ulusların emperyalizme karşı vereceği ortak mücadele zeminini yaratmak öncül görev olmalıdır.
Mustafa Kemal TÜRKOĞLU- Admin
- Mesaj Sayısı : 219
Kayıt tarihi : 28/07/07
Geri: İran'ın dünü ve bugünü
Bencede emperyalizme ve faşizme karşı mücadele şart ve bunun içinde öncelikle halkı bilinçlendirmeli ve örgütlü bir yapı oluşturmalı ve asla mücadele etmekten kaçınmamalı.
yelda- Genel Moderatör
- Mesaj Sayısı : 2243
Nereden Katılıyor? : İstanbul Avrupa Yakası
Kayıt tarihi : 02/07/07
Geri: İran'ın dünü ve bugünü
Ayrıca arkadaşlar iranda kadınlar kapansada saçları yarıya kadar açık birde bizim mollalara ve kevaşelere bakın aslında iran değil irandan daha geri oldurulmaya çalışılıyoruz.
KARAHAN- Moderatör
- Mesaj Sayısı : 767
Kayıt tarihi : 03/07/07
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz