WWW.ELAZİZ.THE-UP.COM - ELAZIĞLILAR BURADA BULUŞUYOR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ

2 posters

Aşağa gitmek

ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ Empty ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ

Mesaj  Admin Paz Tem. 01, 2007 6:55 pm

Halk musikisinin beşigi, Harput' tur. Harput ve çevresinde, Anadolu’nun hiç bir bölgesinde olmayan, Orta Asya'dan gelme, en eski bestelere rastlandigi gibi; ayrica bir makam tertibi de vardir burda. Bu tertip, "Peşrev" den sonra, gazel (agir hava), arkasindan agir türküler, bu türkünün şevkiyle, arada söylenen yüksek hava, ve bu yüksek havanin ayagin- dan gelen oynak türküler, yerli deyimle "şikiltimlar" olmak üzere, bir düzene baglidir.

Harput musikisinde, içli bir ibadetin çoşkunlugu hissedilir. Bir makama başlanirken, söylenen gazellerde, bir ilâhi çeşnisi vardir. Bundan sonra gelen türküler, bu ilâhi duygu-yu dalgalandiran ve coşturan nagmelerdir. Bestelerin yarattigi mânevi coşkunluk, gerçekten insani, maddi alemden uzaklaşmaya zorlar. Söyliyene ve dinleyene bir uçuş hissi gelir. Bu anda, hiç bir istek ve işaret lüzum olmaksizin, içgüdünün şevkiyle, sazin kendiliginden ayak tutmasi sonunda, göklere yükselen bir ezan gibi, yüksek havalara, yerli tabirle "Kayabaşi ve Hoyratlara" geçilir. Bunlar, dagdan daga çarpan, dik ve tiz perdeden söylenen ezgilerdir. Bilhassa dinleyen, kendisinin, yerden göge dogru kanatlanmak üzere oldugunu hisseder. Bu seslerin, uçurucu tesiriyle, saz meclisi, vecit haline gelir artik. Bu vecdin, ruhlarda yarattigi coşkunluk ve taşkinlik; duygularin, heyecanlarin boşanmasina yol açar. Sazlarin refakatinde söyleyen ve dinleyen, hep bir agizdan, yani koro halinde, şikiltimlara, oynak türkülere geçer. Bu türküler, yalniz ruhta degil, bedende de tepkisini gösterdigi için, bu sirada veya hemen şikiltimlari takiben, ayni makama uygun, erkek veya kadin oyunlari oynanir.

Mesela, "Beşiri Makami" ni alalim: Rast faslina benzeyen bu makama başlanirken, makama aşina olan okuyucu, sazin Beşiri Ayagi tutmasi, yani "peşrev" yapmasi ile, Divan Edebiyati örneklerinden, okuyucunun zevkine göre seçilmiş, bir gazelle, agir havaya başlar. Bu gazeller, (nefes) lerdir.

Gazeller, dört perde üzerinden söylenir. Birinci perdeye (pes perde), ikinci perdeye (üst perde), üçüncü perdeye (tiz perde), dördüncü perdeye (düz perde) veya (bağlama perdesi) denir. Bu, Harput 'taki perde adlarıdır. Halk, birinci perdeye (başlaması), ikinci perdeye (aşması), üçüncü perdeye (çıkması), dördüncü perdeye de (yıkması) der. Her perde, bir gazelin iki mısrası ile söylenip, diğer perdelere geçilir, ve her perde değiştikçe, ara nağme de, yalnız tizlik bakımından değil, melodi bakımından da farklı nağmelerle çalınır ve söylenir. Ancak, şimdi bu incelikleri bilen çalgicilar ve okuyucular, hemen yok gibidir. Kalanlardan, Şükrü Canaydin ve oglu Mevlüt Canaydin ile Klârnetçi Adalet, eski makamlara, en çok âşina olanlar arasinda sayilabilir.

Okuyuculardan ise, bu mevzuda tam yetkili olarak yalnız Hafız Osman bey kalmıştır. Yetmişini aşkın ve rahatsız olmasına rağmen, ecdat yadigarı, ata armağanı olan bu makamların, doğruca ahfada intikali için, himmetini esirgemeyerek, sesinin telle tesbitine müsaade etmesine karşı, burada Memleket namına kendisine, teşekkür etmeyi, bir borç biliriz.

Gazelin bitiminden sonra, ahenge devam edilerek, Harput ağzı ve tavrı ile, "indim yarin bahçesine", gibi, bu ayaktan söylenen bir türküye geçilir. Güzel sesliler tarafından, bu türkülerin bir iki kıtası okunduktan sonra, sesine ve nefesine güvenen bir okuyucu tarafından da, solo olarak, bu makamın "Kayabaşısı"ı söylenir. Buna, halk arasında "Beşiri Hoyrat" denilir. Aynı makam içinde olmakla beraber, kendisine has ayrı bir ayağı ve ara nağmesi olan, Beşiri Hoyrat, ya tamamen söylenip bitirilir, yahut, iki satırdan son-ra, araya bir türkünün bir kıtası sokularak, tekrar Beşiri Hoyrat 'a dönülüp, bu yüksek hava, böylece bitirilmiş olur.

Hoyratın bitiminden sonra, "Örtki yazman yırtıla", "Bahçelerde meleme", "Görmedim âlemde" türküleri gibi, çok neşeli ve hareketli şıkıltımlara geçilir. Bu makamdan sonra, kendisine has bir özellik taşiyan Müstezat söylenir ki, bu isim, nazim tarzindan alinmadir. Çünkü Müstezat da güfte, yani "deyiş" olarak, hep müstezatli gazeller seçilir.

Müstezat söylenirken, bazen dört satırdan, bazen, iki satırdan sonra, ara nağme yapılır. Müstezat, solo olarak; nakarat ise, koro olarak, söylenir. Ancak sesleri birbirine uyan ve aynı deyiş ve aynı ağızla söyleyebilen, mesela iki kardeş gibi, iki kişi tarafından da solo kısmı birlikte söylenebilir. Müstezadın, ilk dört satırı söylenip, koro halinde nakaratı da yapıldıktan sonra, "çıkması" yapılır; bundan sonra, "Aşran" ayağı tutularak, diğer bir yüksek havaya geçilir. Gazelin iki mısrası, Aşran 'a deyiş yapılıp bitirildikten sonra, makam tekrar Müstezada yıkılarak, yine Müstezadın tam veya yarım ara nağmesi yapıldıktan sonra, Müstezada devam edilip, dört satır daha söylenerek bitirilir. Çalanların, söyleyenlerin ve dinleyenlerin şevkine ve zevkine göre, daha fazla uzatılarak söylendiği de olur.

Müstezat bittikten sonra da, oynak türkülere, oyun havalarına geçilebilir. Meselâ "Delilo" bu ayakta oynanan oyun havalarından biridir. Klâsik tertip, yukarıda söylenen sıradır. Ancak, bu sıra, uyulması gereken bir ke-sinlik ifade etmez. Müstezat, daha evvel, Beşiri Hoyrat daha sonra, söylenebildiği gibi, bu arada söylenmeden geçilenler de olabilir. Yalnız, eskiden bu makamlara, hakkiyle vakıf olan çalgıcılar ve okuyucular, bu sırayı tamamlamadıkça diğer makamlara geçmezlermiş.

Pertek'te, Hafız Osman Beyin bulunduğu bir eğlencede, Şükrü Günaydın ‘ın bulunanların isteklerine uymak için, rasgele çaldığı türkülerden sonra, Hafız Osman Beyin de söylemesi arzu edilince; H. Osman Bey:

"Şükrü rasgele çalma, zihnimiz karişiyor. Bir makama başlayip bitirdikten sonra, öbürüne geçelim" diye ihtar etti. Ve sormam üzerine, yukarida yazdigim siraya, eskiden çalanlarin ve okuyanlarin ve hatta dinleyenlerin, riayet ettiklerini, dogrusunun da böyle olmasi gerektigini, söyledi.

Yukarıda söylenen düzen, bütün makamlar için uyulması gereken bir düzendir. Ancak, İbrahimiyye, Hüseyni, Uşşak, ve Bayati gibi birbirine yakın olan makamların türküleri, birbirine karıştırılarak, bu makamlardan sonra söylenmekte olduğu görülmektedir. Bu hususta, kesin bir kaide konulmamıştır. Bu inceliği, ancak makama çok aşina, olanlar ayırt edebilirler. Binaenaleyh, kitaptaki sıranın çalanlar ve okuyucular tarafından ihlal edildiği sık sık görülmektedir.

Bu arada, çok hazin bir noktaya işaret etmek lâzim gelir ki, şüphesiz bugün söy-lenen türküler, ancak yüz sene içinde yakilan türkülerden ibarettir. Daha önceki yüz yillara ait türkülerin kayboldugunda tereddüt edilmemeli!... Çünkü Hafız Osman Beyin çocukluğu sırasında kulağında kalan "Yel eser" türküsü gibi, çok neşeli bestelerin kaybolduğu anlaşılıyor. Şayet bu türküyü, Hafız Osman Bey unutmuş olsaydı, bu beste, bizim için de tamamen meçhul kalacaktı. Kim bilir böyle meçhul kalan, nice nice besteler var!... Her makamın başında söylenen gazelleri, bugün Hafız Osman Beyden gayri bilen olmadığı gibi, bilinen türkülerin de en can alacak melodileri unutulmuş, ancak posası ve iskeleti kalmıştır. Meselâ Çayda-Çıra 'nın, halk arasında bugün söylenen şekli ile, bantla tespit ettiğimiz, eski şekli arasında, çok fark var.

Adı, gazel olmakla beraber, her makamda söylenen Ağır Havanın, İstanbul gazelleri ile hiçbir münasebeti yoktur. Ayak besteleri, ara nağmeleri, ve gazelin söyleniş tavrı, tamamen ayrı, Harput 'a has bir özellik taşır.

1937 yılında, Elâzığ'ı şereflendiren ****** için, Halkevi salonunda yapılan, Folklorik toplantıda, Hafız Osman Bey ve rahmetli Korenin oğlu Mamo diye maruf (Mehmet ,Akar) tarafından söylenen havalar arasında, Divan ve Nevruz büyük bir dikkat çekmiştir. ******, bu okuyucuları yanına çağırmayıp ikinci defa tekrarını emir ettikten sonra, onların masasına kendisi kalkıp gitmiş; Divan ve Nevruz 'un hususiyetleri hakkında izahat istemiş, bu bestelerin bestekârını sorup öğrenmeği arzu etmiştir. Verilen cevap, bu bes-telerin "ata yâdigarı" olmasından ibaret.

Eskiden beri dolaşan rivayete göre, bu agir bestelerin, Artukogullari ve Uzun Hasan'in, Harput ’taki saraylarinda Mehter Takimlari tarafindan çalindigi, binaenaleyh Horasan Er-lerinden miras kaldigi, merkezindedir.

Bunu teyit eden emareler de var. Makamların adları ile beraber, türkülerde geçen, İsfahan, Şiraz, Şirvan, gibi Türklerin kesafet teşkil ettiği Yakın Asya şehir isimleri. bu rivayeti gerçekleştirmektedir. Yüksek Havalara gelince, bunlara, Kayabaşi veya Hoyrat dendigini, söylemiştik. Bu hoyratlar, Anadolu’nun diğer bölgelerinde söylenen uzun havaların hiçbirine benzemez. Bunlara ekseriyetle "pesten" değil, "üstten" yani ikinci perdeden başlanır, "tize" geçilir, sonu "düze" yıkılarak, bağlaması yapılmak suretiyle, bitirilir. Pest 'den başlayış, kalbi söyleyişlerde olur.

Kayabaşilar söylenirken, deyiş olarak, Kürdi ve Bagrıyanık 'ta ekseriyetle Tam Maniler; diğerlerinde ise, Kesik Maniler alınır. Bağlamaları, Kesik Hoyratta ve Şirvani Hoyratta olduğu gibi, ikinci kesik bir mani ile söylenir. Bazen son satırın tekrarı ve katma sözlerle süslenmesi ile de bağlamanın bitirildiği olur. Yalnız Versak Hoyrat 'ında dört satırlık kesik değil, sekiz on satırlık olan "uzun kesik maniler" deyiş yapilır. Bu uzun manilerde, Yüksek Havanın fazla uzamaması için, bazen dört satırdan sonra, araya, aynı makamdan bir türkünün bir kıtası sokularak, söylenir. Türkü bitince, tekrar yüksek havaya geçilerek, iki satır söylenir; bu iki satırdan sonra da, araya yine aynı ayaktan, başka bir türkü katılarak söylenir ve böylece bir yüksek hava, ve bir türkü, söylenmek suretiyle, Versak Hoyrat'ı bitirilir. Bazı yüksek havalar da, birbirini takiben söylenir. Meselâ, Cılgalı Maya söylendikten sonra saz, ara namesini Maya Ayağına yıkar, daha tiz sesle yani üçüncü perdeden başla-narak, Maya söylenir, tiz perdenin de üstüne çıkıldığı olur. Mayanın da, son satırı tekrar edilip, ilâveler katılarak bağlaması yapılır. Bazen da Elezber denilen yüksek havadan sonra, Maya'ya geçilir.

Harput Musikisinde birbirini takiben söylenen üç makam vardır. Bunlar Divan~ Tecnis, Nevruz. Divan arasında, Cılgalı Maya veya Elezber de söylenebilir. Ancak bu makamların, arka arkaya söylenmesi adetse de, mecburi bir kaide değil-dir, Bahusus, bu sıra takip edilse dahi, araya türküler katılabilir. Meselâ Nevruz dan sonra Tatvan denilen bir beste okunur. Nedense bu bestenin de, ilahiye benzediği için olacak, güfteleri aruzla yazılmış gazellerden seçilir. Tekye Musiki'sinin (Nefes) leri gibi... Tatvandan sonra ekseriya, aynı ayaktan gelen "Yarin kolunda şeve" diye başlayan bir türkü söylenir ve bu türküyü takiben de diğer bir yüksek hava olan (Tecnis)e geçilir. Tecnisin, kadınlar tarafından söylenişi, erkeklerin söyleyişinden farklıdır. Erkekler, dik sesle de söyledikleri halde, kadınlar, hep yaygın bir tavırla Tecnis okurlar. Tecnisden sonra da, "Her seher, her sabah" veya "Uç gel yanıma di keklik" diye başlayan türküler söylenebilir. Ve sonra Nevruza geçilir. Nevruz 'dan sonra da "Evleri uçta yarim", "Bahçeye indim ki" gibi bir çok oynak türkülere geçilir.

Saba Makamı'nda, ki buna halk "Sabahi" der, ekseriya, bir yaygın, bir oynak tavırlı türkü söylenir. Meselâ "Havalandı deli gönül", sonra "Yeşil yaprak arasında", bunun arkasından "Gök meydanının tozu olaydım", ondan sonra da "Değirmen üstü" veya "Bir dalda iki payam" gibi... Makam, Mevlevî Peşrevi ile bitirilir. Bu Peşrev çalinirken "semâ" taklit edilir şekilde, oyunlar oynanır.

Bu türkülerden "Yeşil yaprak", "Bir dalda iki kiraz" gibi, bazısı, İstanbul'da veya diğer illerimizde söylenmekte ise de, söyleyiş tavırları az çok farklıdır. Mesela, Beşiri Makamında söylenen "Mendilim" türküsü ile Versak da söylenen "Necibem" türküsü gibi; bariz şekilde, farklı tavırlar arz eder. Yukarıda, Nevruzdan sonra söylenen bir "tatvan" makamı olduğu zikredilmişti, buna "Nevruz-Tatvan" denir. Bir de ayrıca muhalif makamında söylenen "Muhalif-Tatvan" vardır.

Harput ve Elazığ'da, muhtelif makamlarda söylenen, bir çok "karşilamalar" ta zikre değer. Bu karşilamalar, bilhassa, Kina Geceleri'nde, Kürsü Başi Sohbetlerinde, Şehriye Kesilirken ve Yüzük Oyunlarında söylenir. Ancak, karşilıklı olarak ayrı iki sesle söylenmesi gerekir. Biri kadın sesi, diğeri de erkek sesi, (yahut erkek sesine benzer, davudi kadın sesiyle). Bu karşilamalar söylenirken, muhtelif oyunlar da oynanir. Meselâ "Sipahi" oyunu, "Urum kızı" oyunu, Nuri ve Fatoş, Lele Ayşe, Karakuş, Kerem-Asli gibi... Her makamın başında okunması gereken Nefese (gazele), o makamın ilahisi demekte bir bakıma zaruret de vardır. Çünkü, bugün bile, Harput 'un eski hafızlan, Kur'an, Aşir ve Mevlit okurken, gazellerdeki okuyuş tavrım tekrar ederler. Gazellerdeki perdeler, iniş-çıkış ve dalışlar, aynen bunlarda ve bunların arasında okunan ilahilerde de yapılır. Hatta, Naat okunurken, selât-ü selâm verilirken de, Ağır ve yüksek havalardaki âhenge uyulmaktadır. Anlatıldığına göre, tiz sesli Saray Hatun Camii müezzini, Perili Hatız diye maruf Hacı Süleyman, sabah ezanından evvel, Naat okurken, cemaatin sağdan, soldan camiye geldiği sularda, birdenbire Elezber 'e geçmiş, ve halk manilerinden birini söyleyerek Hoy-rat okumaya başlamiştir. Namaza gelmekte olan Büyük Beyzade Hacı Ali Efendi 'ye yaklaşanlar: (Perili Hafızın bu yaptığı küfürdür) diye, şekvaci olmuşlar. Fakat Beyzade Hoca: "Acele etmeyin, sonunu bekleyelim" diye durup dinlemiş, müezzin, Elezber denilen yüksek havayı bitirdikten sonra, tekrar Na'te devam ettiğini gürünce, Beyzade Hoca, yanındakilere dönerek: "Bu vecit halidir, hoş görülmek gerekir, vebal degil, belki de sevap işlemiş oldu" deyip, şikayete hak vermemiştir. Bilhassa Sabahın alaca karanlığında, yatsının loşlugunda, minareye çıkan hafızların içten gelen bir coşkunlukla, hatta aglaya aglaya, ilahilere benzer koşmalar ve semailer okudukları o günlere yetişenler tarafindan anlatılmaktadır.

Kaynak: Selcuk TÜRK & Ramazan AYAZ & Faruk ÇELİK & Fatih DİKMELİ
Admin
Admin
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 777
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 30/06/07

http://www.elaziz.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ Empty Geri: ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ

Mesaj  gakkoş 86 Ptsi Tem. 16, 2007 7:18 pm

arkadaşlar fatih kısaparmaktan zor geliyor adlı şarkıyı tüm elazığlılara tavsiye ederim olmayan arkadaşlara da gönderebilirim şarkıyı

gakkoş 86
Yarbay
Yarbay

Erkek
Mesaj Sayısı : 438
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 16/07/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ Empty Geri: ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ

Mesaj  Admin Ptsi Tem. 16, 2007 7:24 pm

Fatih Kısaparmak bir numara. Bu şarkıyı bilmiyordum youtube'da arattırdım ve çıktı dinleyeceğim. Smiley
Admin
Admin
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 777
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 30/06/07

http://www.elaziz.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ Empty Geri: ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ

Mesaj  gakkoş 86 Ptsi Tem. 16, 2007 10:42 pm

kral şarkıdır şarkıda bir yerde geçiyo "kofiğin birine gönlünü vermiş ne deyim gardaş zor geliyor" işte bu bölümü drinden etkiliyo beni

gakkoş 86
Yarbay
Yarbay

Erkek
Mesaj Sayısı : 438
Yaş : 37
Kayıt tarihi : 16/07/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ Empty Geri: ELAZIĞ VE HARPUT MUSİKİSİ

Mesaj  Admin Ptsi Tem. 16, 2007 11:41 pm

Evet dinledim çok güzelmiş. Smiley Zor geliyor zor geliyor Elazığ bana dar geliyor. Smiley Sağolasın gakko.
Admin
Admin
Admin
Admin

Erkek
Mesaj Sayısı : 777
Yaş : 43
Kayıt tarihi : 30/06/07

http://www.elaziz.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz